“[Gautama] Buddha’nın kendi aydınlanmasıyla ilgili kısa ve açık anlatımına karşın, zaman içinde bu aydınlanma (Budistlerce bile) başka bir şekilde sunuldu. Aydınlanma, mistik bir deneyim, büyük harfli “Gerçeğin” aşkın kaynaklı bir vahiy biçiminde bir anda kavranması olarak anlaşıldı. Dinsel yorumlar, her zaman karmaşık olanı basite indirgerken, ayakları yere basan bir gerçekliği de kutsallık mertebesine yükseltir. Zaman içinde, içiçe geçmiş karmaşık gerçekler yerine tek bir “Mutlak Gerçek” üzerine daha çok vurgu yapılır oldu, “Ölümsüzlük”, “Koşulsuzluk”, “Boşluk”, “Nirvana”, “Buddha Doğası” vb. gibi. (...) [Gautama] Buddha bir mistik değildi. Aydınlanma deneyimi de ilahi gizemleri açıklayan aşkın bir Gerçekliğin aniden, sarsıcı bir şekilde anlaşılması değildi. Gautama, kendisine evrenin nasıl işlediğini bildiren ezoterik, ayrıcalıklı bir bilgi bahşeden bir deneyim yaşadığını iddia etmedi. Budizmin yerleşik düzen dinlerine benzer bir biçim almasıyla, Gautama’nın ayd...