Ana içeriğe atla

Bağıntılı Varoluş Meditasyonu Uygulaması





Bağıntılı varoluşla ilgili kavramlar düzeyinde bir anlayışımız olsa da, gündelik hayatımızda, anlık deneyimlerimizde, kendimizi beş duyumuzla anlık olarak algılamadığımız bir bütünlüğün parçası gibi görmemiz kolay olmaz. Algımızın yapısı gereği, gerçekliği  anlık olarak dikkatimizi verdiğimiz bölümler halinde deneyimleriz. Bu yüzden de, deneyimlerimiz arasında bağlantı kuramadan, belirli bölümlere fazla yoğunlaşıp bütün resmi gözden kaçırma olasılığıyla karşılaşırız. Bu durum insanların sınırlı algılarıyla desteklenen benmerkezci düşünce biçimlerinden kaynaklanan, bilmeye ilişkin temel yanılgısını gösterir. Ancak bütüncül bir deneyimi, yine bu parçalı algılama biçimimiz içinde yaşama olanağımız da var.
Tekil ve bağlantısız bir bütün olarak algıladığımız benliği vareden koşulları tek tek ele alırsak, bu koşulların bizi bütünü oluşturan ağlara nasıl ilişkilerle bağladığını ve aslında ilişkilerin dışında varlıklardan sözedilemeyeceğini görebiliriz.
Önce dünyaya geldiğimiz ve şu an içinde bulunduğumuz zaman dilimini düşünelim. Dünyada bulunduğumuz zaman, bizimle aynı zaman diliminde yaşayan bütün insanlar gibi, belirli koşullardan ve olaylardan etkilenmemize neden oluyor ve varlığımızı belirleyen değişkenlerden birini oluşturuyor. Başka bir zaman diliminde doğsaydık, aynı ilişkiler içinde olur muyduk?
Doğduğumuz ve büyüdüğümüz ülkede ve şehirde olmamızın ilişkilerimizi nasıl etkilediğini düşünelim. Bu bizi hangi doğal ve toplumsal sistemlere bağlıyor?
Etnik kökenimiz, kullandığımız dil, sosyal ve ekonomik koşullarımız, bunların sağladığı ayrıcalıklar ya da yoksunluklar neler?
İçine doğduğumuz inanç ve gelenek yapısı bizi nasıl etkiliyor? Çocukluğumuzda karşılaştığımız dini hikayeler ve evrene ilişkin tasarımlardan nasıl etkilendik? Bunlar zihnimizi nasıl bir zihinsel sisteme bağlıyor?
Sahip olduğumuz toplumsal cinsiyet rollerinin varoluşumuzu nasıl belirlediğini değerlendirelim.
Anne ve babamızın kişiliği, zayıflıkları ve güçlü yönlerinden nasıl etkilendik? Onların bizimle ilişkileri hangi deneyimlere yol açtı?
Tek çocuk olarak büyümemiz ya da kardeşlerimizin olması, bu durumun yol açtığı desteklenme, rekabet ya da yalnızlık duygusu, bütünle ilişkilerimizi nasıl etkiledi?
Zihinsel ya da fiziksel engellerimiz, bunların yolaçtığı mücadeleler, ilişkilerimizi ve alışkanlıklarımızı nasıl etkiledi? Bu engeller başka varlıklara anlayış geliştirmemizi ve onlarla bağ kurmamızı kolaylaştırdı mı?
Çocukluktan bu yana geliştirdiğimiz yetenekler, eğilimler hangi toplumsal sistemlerle bağlantı kurmamızı sağladı?
Aldığımız eğitim, okuduğumuz yazarlar, düşünürler, hangi düşünce ve yaşama biçimlerine bağlanmamızı yol açtı?
Bütün bu yönleri tek tek ele alırken, sadece “kendimizden” kaynak bulan, başka hiç bir sistemle ilişkisi olmayan somut veya soyut bir özelliğe rastlayabilir miyiz?

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Dört Farkındalık Temeli Meditasyonu ve Düşünme Etkinliği

Meditasyon kelimesinin kökenini araştırdığımızda Eski Yunanca medomai, Latince meditatio kelimeleriyle karşılaşıyoruz.   Bu kelimenin kökü “med”, ölçüp değerlendirme, öğüt verme ya da iyileştirme anlamlarını taşıdığı kadar, düşünme, söylem üretme, bir konu üzerinde derinlemesine çalışma gibi anlamlara da geliyor. Aslında zaman içinde çok farklı karşılıklar atanmış bir kelime. Öyle ki bazan Eski Yunanca ve Latince’deki anlamının tamamen zıddına dönüştüğünü görüyoruz. Çünkü günümüzde meditasyon kelimesi, yaygın olarak   “zihni düşüncelerden arındırmak, boşaltmak” ya da “düşünceleri durdurma” çabası anlamında da kullanılıyor. Sözü fazla uzatmadan söylemek gerekir, zihni tüm düşüncelerden arındırmak, boşaltmak imkansız olduğu gibi, geleneksel dört farkındalık (sati) temeli meditasyonunda   amaçlanan da, böyle bir “arındırma” ya da “durdurma” değil. Meditasyon, bütün düşünceleri durdurmak olarak tanımlandığında,   zihinsel çalışmanın çok önem verilen bir pratik...

Farkındalığın Tanımı - Thanissaro Bhikkhu

Nefes farkındalığı ne anlama gelir? Çok basit bir şey: nefesi akılda tutmak. Her nefes aldığınızda ve verdiğinizde nefesi hatırlamak. “Farkındalık” (mindfulness) terimini Pali dilindeki sati kelimesini çevirmek için oluşturan İngiliz akademisyen, büyük olasılıkla “başkalarının ihtiyaçlarını sürekli akılda tutmaktan” (be ever mindful of)   sözeden Anglikan duasından esinlenmişti. Ancak “farkındalık” sözü, Hristiyanlığa ilişkin bir kökenden geliyor olsa da, Buda da dört farkındalık temelini ( satipatthana) içeren meditasyon uygulamasında satiyi, akılda tutma yetisi olarak tanımlamıştı. “Farkındalık yetisi nedir? Bir bhikku ya da öğrenci, farkında olduğu zaman son derece dikkatlidir ve   çok uzun zaman önce yapılmış ve söylenmiş [öğretiyle ilgili] konuları aklına getirip hatırlayabilir. (Bu noktada dört farkındalık uygulaması formülü anlatılıyor:) Bedene, sadece bedenin kendisi içinde ve bedenle ilgili olarak, dış dünyayla ilgili hırs ve kaygıları bir kenara bırakıp, istekli...

Üç Zehir: Kapalı Dünya Görüşü, Hırs Ve Öfke

Kişisel ve toplumsal düzeyde örneklerine en sık rastladığımız, zihinlerimizin dengesini bozan, acı çekmemize yol açan üç zehirden sözedebiliriz. Bunlardan en temel olanı kapalı dünya görüşü. Çevresindeki tüm olaylara, olası en dar çerçeveden yaklaşan, kendini büyük bir sistemler zincirinin parçası olarak değil, çevresiyle çatışan, çıkarlarını elde etme çabasında tekil bir varlık olarak gören dünya görüşü, giderek insanı yalnızlaştırır. Çevresine karşın hayatta kalmaya çalıştığını düşünen biri, zaman içinde savunduğu bütün değerleri kaybeder ve geçmişte dayanışma içinde olduğu kişilere bile saldırabilir. Tek amacı başkalarını ezip ayakta kalmak olduğu için, birileriyle dayanışma içinde göründüğü zaman bile, “düşmanımın düşmanı dostumdur” anlayışıyla kirli bir çıkar oyunu oynar. Yalan, örtbas etme, saptırma, yanıltma taktiklerine başvurur ve en başta yanılgı içinde olanın kendisi olduğunu farkedemez duruma gelir. Kapalı dünya görüşünün toplumsal düzeydeki yansımasını ...