Zaman zaman, kendimizle, yaptığımız işlerle ya da birlikte olduğumuz kişilerle ilgili eksiklikler, yanlış giden bir şeyler olduğu düşüncesine kapılırız. Ancak ilk bakışta bu yanlışlığın ya da eksikliğin adını koyamaz, somut olarak anlatamayız. Kurguladığımız hikayelerden kaynaklanmayan, somut bir yanlışlık ya da eksiklik, elle tutulur, gözle görülür, yalın ve tekil olarak, çözümü bulunabilecek ya da kabullenilip uyum sağlanacak bir biçimde kendisini gösterir. Ancak genellenmiş, temelden bir eksiklik ve yanlışlık düşüncesinin kaynağını bulmak kolay olmaz. Bu örneğin bir sağlık sorunu, sızıntı yapan bir nükleer santral veya arkadaşımızın bize zarar veren davranışları gibi, belirli eylem ya da etkinliklerden kaynaklanan, açıkça gösterilebilecek bir şey değildir. Hoşnut olmamızı engelleyen daha temel bir yanlışlık ya da eksiklik varmış gibi hissederiz. Bu düşünceyi içinde yaşadığımız kültürden devşirdiğimiz göreceli, soyut kavramlarla destekleriz. Başarısızlık, yetersizlik, kusurlul...